Archive for the 'Genel' Category

Page 4 of 15

Lytro: Önce Çek Sonra NetleLytro: Önce Çek Sonra Netle

Bu hafta en az dört yerden mail geldi bu konuyla ilgili. Evet artık bahsetmek için biraz geç ama anmadan geçmeyelim: Bir kaç yıl önce Stanford’da bir doktora tezi olarak haberi çıkmıştı, şimdi 50 milyon USD yatırımla bir kamera haline geliyormus: Adı Lytro

Lytro bildiğimiz kameralardan farklı olarak “ışık alanını kaydediyor”. Tabi bu yuvarlak bir laf. Bunun nasıl yapıldığını tam olarak açıklamıyorlar henüz. NYTimes daki yazıya göre algılayıcının önündeki micro mercekler sayesinde oluyor bu iş (nasıl?)

Her neyse sonuçta yukarıdaki resimde istediğiniz yere tıklayıp net hale getirebiliyorsunuz. Yani Lytro focus gerektirmiyor. Sonradan netlik yapabiliyorsunuz. Tüketici sınıfı kameralar için harika bir haber. Profesyonel ve yarı profesyoneller için şimdilik bir haber yok. Fakat Lytro’nun bir nevi Apple’in telefon için yaptığını fotoğraf makinesi için yapmak istediği söyleniyor.

Bana gelince kare formatta çekmesini sevdim. Bunun dışında uzun yıllardır ilk defa birisi kamera alanında yepyeni bir şey yapıyor. Fakat nedense bir huzursuzluk var içimde. Bekleyelim bakalım ileride hepimiz Lytro lanacak mıyız?

Ayrıntı şurada

Beyazların SevdikleriBeyazların Sevdikleri

Biraz eski ama Stuff White People Like eglenceli bir site. Beyaz Turkler için de bir tane yapsa birileri iyi olurdu. Gerci listenin büyük kısmı tutuyor.

Film Sektöründe En Çok Yapılan 10 YanlışFilm Sektöründe En Çok Yapılan 10 Yanlış

Türk film sektöründe israrla yanlış bilinen şeyler vardır. Bunların büyük kısmı yabancı dil sorunundan kaynaklı ve bu konuda kimseyi suçlayamayız. Lütfen bu hatalardan biri size de uyuyorsa komplekse kapılıp bana küfür etmeyiniz. Hata yapmak gayet normaldir. Hatayı kabullenmemek ise psikolojik bir problem:

1 – Steadicam’e Statikem demek ve SteadYcam şeklinde yazmak: Steadicam Cinema Products adlı şirketin (sonradan Tiffen tarafından satın alındı) ürettiği bir marka. Yani özel isim. Bu nedenle Y ile yazılmıyor ve “Statikem” diye de okunmuyor. “Steadicam” olarak yazılması ve “Stedikem” diye telaffuz edilmesi gerekir. Ne yazık ki bir çok uzun metraj filmin jeneriğinde “Steadycam” yazıldığını görüyorum.

2 – Fransızca “Mise au Point” terimini Mezzopan diye okumak: “Miz o puen” diye okunur ama bunun yerine Fransızca’ya hiç bulaşmayıp “netlik çekmek” desek daha iyi bir iş yapmış oluruz.

3 – Filmlerin sonuna “Senaryo ve Yönetmen Hasan Mercan” yazmak: Bu aslında bir dil yanlışı bana göre. “Senaryo ve Yönetmen Hasan Mercan” denince Hasan Mercan kendisi senaryo oluyor. Senarist ve Yönetmen denebilir ama o da garip, senaryo yönetim olabilir belki…

4 – Portable kelimesini Porteybl şeklinde okumak: Evet Ingilizce bu açıdan garip bir dil. “Table” yazılınca “teybl” diye okunuyorsa “Portable” yazılınca da “Porteybl” okunur diye düşünebilirsiniz ama öyle değil: “Portıbl!” Tabi daha iyisi “taşınabilir” demek.

5 – Plan/Sahne/Sekans ayrımını doğru yapamamak: Sahneler planlardan, sekanslar sahnelerden oluşur. Sahne zaman ve mekan birliği gösterir. Sekans ise anlam birliği yaratacak şekilde bir çok sahnenin bir araya gelmesiyle oluşur (kaçma kovalamaca sekansı gibi)

6 – Betacam’i Betakam diye okumak: Yoruma gerek yok herhalde. Betakem okunur.

7 – Aks Çizgisi Kuralını tamamen yanlış anlamak: Bu yüzden kavrulup giden çok reji ekibi ve yönetmen olmuştur. Yönetmen bir şey yapmaya çalışır, reji ekibi direnir: “Kamerayı oraya  koyamayız!”. Bunu burada açıklamaya üşendim ama genelde yanlış biliniyor ne yazık ki. Özetle kamerayı her yere koyabilirsiniz önemli olan ekranda ne göründüğüdür.

8 – Fresnel Mercekli Lambaya “FreZnel” demek: Hayız S okunmayacak. Doğru okunuş “Frenel” zira adam Fransız. Ah bu Fransızlar!

9 – Field Sırası Meselesini Bir Türlü Çözememek: Televizyonda field sırası ters dönmüş bir sürü iş görüyorum. Öyle oynuyorlar. Kimse de bir şey demiyor herhalde. Pes diyorum. Her format için bu ayarı doğru yapmak gerekiyor ve ne yazık ki hepsi için ayrı.

10 – “Kameraman”ı “Görüntü Yönetmeni”nden “Yönetmen Yardımcı”sını “Yardımcı Yönetmen” den değersiz Saymak: Ben bunları hiç anlamadığım için yorum yapmam da zor. Bence hepsi aynı şey zaten biri nasıl diğerinden kıymetli olur ki?

Weisscam, Alexa vs vs.Weisscam, Alexa vs vs.

PS Technik diye bir Alman firması var. Bunlar malum Mini 35, Pro 35 gibi adaptörlerle epey sevindirmişti bizi.

Bir de kamera yapmışlar. Bugüne kadar denk gelip çalışmamıştım. Adı Weisscam HS2

Kameradan ziyade tanka benziyor aslında.

Bu yüksek kare kameralarında gıcık bir durum var. Önce içindeki RAM belleğe çekiyorsunuz. Sonra seyrederken kaydetmek veya aktarmak durumundasınız. Phantom da bu epey uzun sürüyordu. Weisscam’de bu işlem çekim hızınızla playback yapmak kadar hızlı.

Tabi burada büyük bir soru ortaya çıkıyor: Nasıl ve neye kaydediyor bu alet? Format nedir?

Aletin üzerinde Dual Link HD-SDI çıkış var ve PS Technik’e göre HD-SDI üzerinden RAW kayıt da mümkün. Gel gör ki kameranın teknik ekibi bu çıkışı kullanıp RAW kaydetmek istemiyor. “Post Production işlemleri uzun sürüyor, kabusa dönüşüyor” gibi bir açıklama yapılıyor. Efendilik ettik single link ile 4:2:2 ye düşüp diske kaydettik.

Alet saniyede 2000 kareye çıkıyor. Peki görüntü nasıl? Teknik olarak berbat (yani yüzde 200 zoom yapıp bakarsanız) çok noisy (gürültülü), aşırı compressed gibi görünen (ama aslında compressed olmayan) bir görüntü çıkıyor ortaya. Ayrıca highlight bölgeler çok çirkin bir şekilde patlıyor (nedenini bilmiyorum).

Peki kamera iyi mi? Evet hem de çok iyi. Bu ne yaman çelişki derseniz saniyede 2000 kare çekmek gibi bir amacınız varsa bazı şeyleri görmezden geleceksiniz diyorum.

Sonra Alexa ile tekrar çalıştım. Daha önceki yazımda Alexa’yı beğenmedim demiştim zira greenscreen de alet gayet beceriksizdi. Şimdi daha normal bir işte denedim. Sonuç yine aynı: Alexa kötü bir kamera. Memleketteki hype öyle boyutlara varmış ki bunu söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama ne yazık ki gerçek bu.

Neden kötü? Çünkü şu anda size gayet düşük bitrate sahibi 4:2:2 (40 fps den yukarı çıkarsanız) vasat bir Prores dosyası veriyor. Color correction da ciddi bir oynama alanı yok.

Gel gör ki yukarıda dediğim gibi bu kameraya hayran özellikle görüntü yönetmeni arkadaşlar. Ben nedenini anlayamıyorum ama herhalde üzerinde Arri yazması onları rahatlatıyor olmalı : )

Eh bu da geçerli bir nedendir diyelim ama hakkını da yemeyelim RAW kayıtçısını görünce tekrar bakmak gerek çünkü kamera aslında tek başına önemli bir şey değil.

FlipboardFlipboard

Gördüğüm en iyi Ipad uygulaması: http://ax.itunes.apple.com/us/app/flipboard/id358801284?mt=8

Flipboard adındaki bu program flickr, twitter, facebook gibi sitelerden gelen link ve paylaşımları size özel bir dergi haline getiriyor. Çok parlak bir fikir ve iyi bir uygulama.

HyperDeckShuttle: Nefis

http://www.blackmagic-design.com/products/hyperdeckshuttle/

Kamera Önemli mi?Kamera Önemli mi?

The iPhone Fashion Shoot – Lee Morris Shoots With The 3GS Fstoppers from FStoppers on Vimeo.

Otomat’ın blogundan gördüğüm bu videoyu yukarıdaki sorunun cevabını merak edenlere öneriyorum.

Bu arada Otomat da izlenmeli.

Black SwanBlack Swan

Darren Aronofsky’nin yeni filmi Black Swan’ı sonunda izledim.

Filmin blogla esasen ilgili olan kısmı kameraman Matthew Libatique’in özellikle metro sahnelerinde EOS 7D ve EOS 1D MK IV kullanmış olması ama film hakkında da bir iki söz etmek gerek.

Bence “Black Swan” harika çekilmiş bir öğrenci filmine benziyor. Aronofsky her zaman içeriği gölgeleyen teknik cambazlıkla suçlanmış bir yönetmen ve bu filmde de aynı özelliğini sürdürüyor.

13 milyon dolar bütçeli bir filmle şu anda 130 milyon dolar gişeye ulaşmış olması ve büyük ihtimalle baş oyuncusuna Oscar kazandıracak olması filmi eleştirmeyi zorlaştırsa da bütün mükemmelliği içinde Black Swan bende kötü bir his yarattı.

Çok etkileyici bir film yapmak istemiş Aronofsky. Bunu da (hakkını yiyemeyiz) çok iyi becermiş ama aslında anlattığı şeyi çok umursadığını sanmıyorum: Bale için yanıp tutuşan hırslı ama tutuk bir kız, onun Fransız snob hocası, “teknik olarak mükemmelsin ama kendini bırakmıyorsun!” türü diyaloglarla bezenmiş sonu gelmez ayna çekimleri. Her oyuncunun balıklama atlayacağı Oscar garantili bir rolde ayıla bayıla oynayan Natalie Portman, korku-gerilim ile melodramı birleştirmeye çalışan bir tarz…

Gerçekten merak ediyorum acaba Aronosfky “mükemmeliyetçilik öldürücüdür” önermesini yaparken kendi mükemmelliyet tutkusuna nasıl yaklaşıyor?

Film kötü demiyorum (bunu dersem ayıp etmiş olurum) ama iddia edildiği kadar iyi değil diyorum.

Yine de mutlaka izlemekte yarar var. Özellikle Libatique’in çok iyi iş çıkardığını düşünüyorum.

Ayrıntı şurada

EOS 600DEOS 600D

Canon’un ne yapmaya calıştığının anladığımı söyleyemem: 600D, 1100D, 60D gibi alt seviyede 3 degisik ürün gamı yarattılar.

Böyle bir kaosun içinden nasıl çıkılır ondan da emin değilim. Galiba amaçları biraz da kafa karıştırmak.

Bütün bu kameralar birbirlerine çok benziyor ve ufacık farklarla ayrılıyorlar. Aslında aynı malı değişik kutulara koyup yazılımsal olarak kısıtlamak gibi bence rezil bir pazarlama anlayışı bu.

Hal böyle olunca da doğal olarak pek heyecan duyamıyoruz bu aletlerle ilgili. Aslında on yıl önce rüyamızda bile göremeyeceğimiz kameralar olmasına rağmen şimdi sadece uykumuzu getiriyorlar 🙂

Yine de tabi bu işlere yeni başlayanlar, öğrenciler ve meraklılar için yararlı gelişmeler bunlar. Sonuçta aslında farklı sınıflarda olsalar da bu kameraların 7D den veya 5D’den çok da kötü olduklarını söyleyemeyiz. Hele de fiyatlarını karşılaştırırsak!

Yeni kamera 600D hakkında bilgi her zamanki gibi şurada.

Alexa ile Bir GünAlexa ile Bir Gün

Her tür “hype” ın karşısındayım.

“Hype” ne demek? Ingilizce tariflerinden biri “extravagant or excessive promotion”. Aşırıya kaçan ve abartılı pazarlama olarak çevrilebilir.

Son yıllarda kamera alanında epey hype var. Bunların sonuncusu Arri’nin Alexa’sı ile ilgili.

Bu haftaya kadar Alexa ile çalışmamıştım ve sektörde sürekli dönen “Alexa müthiş” laflarına temkinle yaklaşıyordum.

Sonunda geçen hafta Alexa ile bir gün geçirdik. Tabi haksızlık etmiş olmayayım oturup ciddi bir analiz falan yapmış değilim ancak yine de sonda söylenecek lafı başta söyleyeyim: Alexa henüz “olmamış” bir kamera.

Kameranın benim görebildiğim tek üstün tarafı olan ergonomisi gerçekten RED’den başarılı. Ne yazık ki aletin henüz çözülmemiş bir sürü sorunu var: Bizim kullandığımız sürümde ses kaydı henüz desteklenmiyordu. RAW kayıt da aynı şekilde mümkün değildi. Yüksek kareye çıkamıyordu ve kameradan playback yapılamıyordu. En saçması Alexa video cikisina timecode gömemiyordu!

Bütün bunlar önemsiz sayılabilir (ki bence çok önemliler). Büyük olasılıkla Arri bunları bir şekilde çözecek (bu kadar çok insan gidip RED’in iki katı para verip aldığı sürece çözmelerine de pek gerek yok aslında ama hadi neyse : ) Fakat bunlardan daha vahimi kamera greenscreen çekimde şaşırtıcı derecede başarısız.

Mavide yaptığımız çekimlerde bir problem yok fakat yeşildeki çekimler felaketti.

Bu sorunlar da (RED için de en başta böyle bir durum olmuştu) ileride firmware güncellemeleriyle çözülebilir. Yani Alexa için “kötü” demek haksızlık olur.

Yine de kesin olan bir şey var “Alexa müthiş RED’den çok iyi” diyenler objektif değiller. Başta da dediğim gibi Alexa henüz olmamış bir kamera. D20 ve D21 de öyleydiler. Umarım Alexa da onlar gibi olmaz.

Tabi yukarıda belirttiğim gibi bu yazı ciddi bir analiz sonucu yazılmış değil. Bir yanlışım varsa sektörden arkadaşlarımız düzeltirlerse sevinirim.

PS: Bazi konulari eksik yazmisim: Timecode mov larin icinde var fakat ekrana (video assist cikisina) yazili olarak verilemiyor. Kameradan playback de henuz yapilmadigi icin timecode almak isterseniz mov u bir bilgisayarda acmaniz gerekiyor. Yuksek kare de (60 fps) yeni firmware de var ancak bizim kullandigimiz kamera eski surumdu.

Panasonic GH 2Panasonic GH 2

Yeni bir haber degil ama Panasonic GH 2 ile HDSLR alanındaki varlığını sağlamlaştırıyor. Aletin pek çok yeni özelliği arasında en önemlileri şunlar:

– 1080’de 60 kareye çıkabiliyor (Daha önce 720p)

– EOS DSLR’lar gibi satır atlamıyor ve 18 MP lik algılayıcıdan gelen resmi 3 görüntü işlemcisi sayesinde gerçek zamanda küçültüyor. Böylece moire ve merdiven sorunları ortadan kalkıyor.

– Çekim sırasında HDMI’dan Full HD çıkış veriyor.

– AF sistemi video için Canon ve Nikon’ların çok ilerisinde.

– Katlanabilir ekranı var.

Bütün bu özellikler artık epey eskiyen EOS 5D MK II gibi kameraları gölgede bırakıyor elbette. Bu bakımdan bazı yorum sahiplerinin belirttiği gibi gerçek “HDSLR killer” GH 2 olabilir.

7D ye doğrudan rakip olan GH 2’ye cevap verme sırası şimdi Canon’da. Ben cevabın fena halde sert olabileceğini düşünüyorum ama en az 1 yıl daha beklemek gerekebilir.

Bu kadar beklemek istemeyenler için GH 2 çok yerinde bir seçim olur. Özellikle AF 100 alacaklar için çok iyi bir B kamera seçeneği bu alet.

AF 100: HDSLR Bitirici!AF 100: HDSLR Bitirici!

Panasonic’in yeni kamerası AF 100 için henüz çıkmadan “HDSLR killer” yakıştırmaları başladı.

Gerçekten de kamera iyi görünüyor. 35 mm sinema filmi formatına çok yakın büyüklükteki algılayıcısı sayesinde cine merceklerle çok iyi uyum sağlayacağı kesin. Çıkan ve çıkacak bir çok adaptörle eski merceklerin çoğunu kullanmak da mümkün olacak.

AF 100’ün LCD’si 1920*480 gibi çok iyi bir çözünürlükte.

Bunun yanı sıra üzerinde tabi ki profesyonel ses girişleri var ve HD SDI çıkış veriyor. Böylece Nano Flash veya HDCAM SR gibi bir sistemle çok daha iyi bir kayıt kalitesine kavuşmak çok zor değil. Yeni VFR özelliği ile 12 fps ile 60 fps arasında kayıt yapabiliyor.

Yani kamera gerçekten çok iyi. Bence tek kusuru AVCHD gibi interframe bir sıkıştırma kullanması ama o da aşılmayacak bir sorun değil.

Tabi esas soruya dönersek AF100 tabi ki bir “HDSLR bitirici” değil. Fiyatı konusunda değişik duyumlar olsa da sonuç olarak 6000 Euro gibi bir rakam olacağını öngörürsek 1000 dolara alabileceğiniz EOS 60D’ye rakip olması söz konusu değil. Ancak profesyonel bir kamera arayanlar için tabi ki harika bir seçenek.

HDLSR’ların başka bir kategori olduğu ne yazık ki hala anlaşılamadı.

Ayrıntı şurada.

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube