Tag Archive for 'fotoğraf'

Page 3 of 3

Yeni Kompakt: Lumix LX3

Yeni Panasonic LX3 çok iyi özelliklerle dün duyuruldu.

Blogda genelde küçük kameralara pek yer vermiyorum. Bunun da temelde 3 nedeni var:

1 – Bu tür cep kameraları çok küçük algılılayıcılarla çalıştıkları için düşük ışık koşullarında fena sonuç veriyorlar.

2-  Genelde yavaş çalışıyor yani deklanşöre bastıktan sonra belli bir gecikmeyle cevap verebiliyorlar.

3 – Mercekleri genelde geniş açı konusunda yetersiz ve kalitesiz oluyor.

Panasonic LX3 ile bu üç konuda da devrimci bir iş yapmış görünüyor: LX3’ün algılayıcısı 1/1.63 inch boyutunda (yani diğerlerinden epey büyük) ve buna karşılık 10.1 MP ile yetiniyor. Henüz test etmek mümkün değil ama bu durum sonuçları ciddi şekilde etkileyecektir.

LX3’un ikinci iyi tarafı 24 mm – 60 mm bir geniş açı zoom mercekle gelmesi. Merceğin diyafram değeri f2.0. Bu inanılmaz derecede düşük bir oran. Yani mercek çok ışık geçiriyor. Aletin 6400 ISO ya kadar desteklemesi de çok hayırlı.

Son olarak LX3 saniyede 2.5 kare çekebiliyor. Sözün kısası Panasonic kağıt üzerinde bakıldığında harika bir iş çıkarmış görünüyor. Fiyatı 499 USD (biraz pahali) ama bu özellikler için değer. Daha ayrıntılı bilgi burada.

PS: LX3 aynı zamanda 720p modunda video da çekiyor.

50 MP!

Sonunda bir eşik daha aşıldı. Hasselblad dün H3DII-50 adlı yeni modelini duyurdu. Adından da anlaşılacağı üzere makine 50 mega piksel çözünürlüğünde ve 36*48 mm boyutlarında bir algılayıcıya sahip.

Tabi ki abuk fiyatıyla sadece üst uç reklam fotoğrafçılarının ilgisini çekecek bir alet olsa da uzaktan bakmanın bir zararı yok…

Sonunda bir eşik daha aşıldı. Hasselblad dün H3DII-50 adlı yeni modelini duyurdu. Adından da anlaşılacağı üzere makina 50 mega piksel çözünürlüğünde ve 36*48 mm boyutlarında bir algılayıcıya sahip.

Tabi ki abuk fiyatıyla sadece üst uç reklam fotoğrafçılarının ilgisini çekecek bir alet olsa da uzaktan bakmanın bir zararı yok…

Takım İşi…

Makinalardan söz edip dururken asıl meseleyi de unutmamak gerek:  Fotoğraf…

Geçen yıl görüp çok beğendiğim Gursky sergisinden sonra yandaki türde fotoğraflar yapmaya başladım.

Solda gördüğünüz şimdilik son örnek… Fotoğraf yapmak diyorum çünkü biraz uğraşmak gerekiyor bunları ortaya çıkarmak için…

Sonuç benim hoşuma gidiyor… Daha büyük halini flickr dan izleyebilirsiniz.

Yıldırım ve Şimşek Fotoğrafları…

Normalde mesafeli dururum ama geçen gece yarım saat boyunca aralıksız şimşek çakınca dayanamayıp bir kaç kare çekeyim dedim.

Şimşek çekmeye çalışmak balık tutmaya çalışmak gibi… Yukarıdakiler yüzlerce pozlamanın içinden çıkan işe yarar iki tanesi…

Bu tür fotoğraflar çekebilmek için iyi bir üçayağa, bulb seçeneği olan bir SLR’a ve kablolu deklanşöre ihtiyaç var. Bulb seçeneğinde düğmeye basıp bırakmadan bekliyorsunuz artık ne çıkarsa bahtınıza. Soldaki kare 200 mm ile çekildi. Tam orada yıldırım düşmesi büyük tesadüf…

Yalnız bunları çekerken dikkatli olmak gerek çok şanssızsanız kızartma olmanız da mümkün!

Is Less More? (Az çok mudur?)


Yandaki su bardağı Istockphoto‘da en çok satan fotoğrafım olmuş. 145 defa satılmış ve bunun karşılığında 121 dolar kazandırmış. Bu duruma sevinmek mi gerek üzülmek mi bilmiyorum tabi : ) Sen yıllarca fotoğraf çek sonuçta esas meselenin su bardağı olduğunu anla!

Sinemada da fotoğrafta da neyin ne kadar satacağını kestirmek neredeyse imkansız. En temel ve yalın şeyler en çok ihtiyaç duyulanlar gibi görünüyor. Bu da tabi ki çok can sıkıcı. Yine de “basit bir su bardağını en iyi nasıl çekerim” diye düşünmek de bir tür oyun sayılabilir…

Tabi örneğin buradaki fotoğrafın 11311 defa satıldığını düşünürsek (Şu an Istock’ta en çok satılan fotoğraf) darısı benim su bardağının başına diyorum!

Mercek Seçmek…

canon-ef-24-70mm-f-28-l-usm-lens

Fotoğrafla uğraşan herkesin bildiği gibi makine seçmekten daha önemlisi mercek seçmektir. Özellikle DSLR çağında bu eskisinden de önemli hale geldi. Eskiden 35 mm çekerken çok büyük baskı yapmadığımız veya büyüteçle negatifi incelemediğimiz sürece mercek kalitesini fark etmemiz imkansızdı. DSLR larla çalışırken durum böyle değil. Yüzde yüz çözünürlükte bakınca merceklerin bütün foyaları ortaya çıkıyor.

Peki ama hangi merceği almak gerek? Makinenın yanında verilen 100 dolarlık “kit” mercek iş görmez mi? Şu züppe işi, ağır, büyük ve hantal “kırmızı çizgili” merceklere ihtiyaç var mı?

Geçen haftalarda benzer bir konuda fotoğraf alanında en ünlü iki site sahibi Micheal Reichmann ve Ken Rockwell birbirine girdi! Rockwell (ben kendisini epey ahmak buluyorum bu arada) ekipman önemli değil derken Reichmann “hayır ekipman önemlidir” diyordu.

Açıkçası Reichmann’ın saflarında yer almak durumundayım. Tabi ki “plastik kit mercekle” de iyi fotoğraflar çekmek mümkün ve yine tabi ki 3000 dolarlık bir mercekle de berbat fotoğraflar çekebilirsiniz ama konu bu kadar basit değil.

İyi bir mercek (veya ekipman) satın aldığınızda aslında artık bu konuda düşünmeme lüksünü satın almış oluyorsunuz. Örneğin yukarıda gördüğünüz Canon EF 24-70 2.8L böyle bir alet. Kendi sınfında bundan daha iyi bir mercek yok (EF 24-105 4L diyenler olabilir ama katılmıyorum : ). Dolayısıyla bu tür bir merceğe sahip olmanıza rağmen hala teknik olarak kötü fotoğraflar çektiğinizi düşünüyorsanız suçu kendinizde aramaya başlamak zorunda kalıyorsunuz, yani merceklerle ilgili düşünme süreciniz sona eriyor. Artık sadece kendinizle ilgili düşünmeye başlıyorsunuz.

Eh bu da pek azımsanacak bir şey değil : )canon-ef-24-70mm-f-28-l-usm-lens

Fotoğrafla uğraşan herkesin bildiği gibi makina seçmekten daha önemlisi mercek seçmektir. Özellikle DSLR çağında bu eskisinden de önemli hale geldi. Eskiden 35 mm çekerken çok büyük baskı yapmadığımız veya büyüteçle negatifi incelemediğimiz sürece mercek kalitesini fark etmemiz imkansızdı. DSLR larla çalışırken durum böyle değil. Yüzde yüz çözünürlükte bakınca merceklerin bütün foyaları ortaya çıkıyor.

Peki ama hangi merceği almak gerek? Makinanın yanında verilen 100 dolarlık “kit” mercek iş görmez mi? Şu züppe işi, ağır, büyük ve hantal “kırmızı çizgili” merceklere ihtiyaç var mı?

Geçen haftalarda benzer bir konuda fotoğraf alanında en ünlü iki site sahibi Micheal Reichmann ve Ken Rockwell birbirine girdi! Rockwell (ben kendisini epey ahmak buluyorum bu arada) ekipman önemli değil derken Reichmann “hayır ekipman önemlidir” diyordu.

Açıkçası Reichmann’ın saflarında yer almak durumundayım. Tabi ki “plastik kit mercekle” de iyi fotoğraflar çekmek mümkün ve yine tabi ki 3000 dolarlık bir mercekle de berbat fotoğraflar çekebilirsiniz ama konu bu kadar basit değil.

İyi bir mercek (veya ekipman) satın aldığınızda aslında artık bu konuda düşünmeme lüksünü satın almış oluyorsunuz. Örneğin yukarıda gördüğünüz Canon EF 24-70 2.8L böyle bir alet. Kendi sınfında bundan daha iyi bir mercek yok (EF 24-105 4L diyenler olabilir ama katılmıyorum : ). Dolayısıyla bu tür bir merceğe sahip olmanıza rağmen hala teknik olarak kötü fotoğraflar çektiğinizi düşünüyorsanız suçu kendinizde aramaya başlamak zorunda kalıyorsunuz, yani merceklerle ilgili düşünme süreciniz sona eriyor. Artık sadece kendinizle ilgili düşünmeye başlıyorsunuz.

Eh bu da pek azımsanacak bir şey değil : )

EOS 40D

40d.jpg

Gecen hafta 16 bin karelik beraberlikten sonra 20D arıza yapınca tamirle uğraşmamak için EOS 40D’ye yarı gönüllü de olsa geçiverdim. Bir haftalık kullanımdan sonra bazı yorumlarımı yazayım:

* Çözünürlük: Bu konuda ciddi bir gelişme görmedim. 8 MP den 10 MP ye çıkış çok önemli değil…
* Auto Focus: Burada 40D epey ileride. 20D’nin netlik sistemi yavaş ve tutarsızdı. 40D çok daha hızlı ve kolay yakalıyor.
* LCD: 3.0 inch lik ekran tabi ki 1.8’lik ekrandan iyi ve hayatı kolaylaştırıyor ama çözünürlüğün daha fazla olması iyi olurdu. Bu arada pil tüketimi de tabi ki hızlanmış. Yalnız LCD’nin renkleri başarısız. Mor – macentaya doğru bir kayma var. Nette gördüğüm kadarıyla bu genel bir sorunmuş.
* Vizör: 20D nin vizörü çok küçüktü. 40D de bu durum hissedilir derecede düzelmiş.
* Live View: Henüz tam oturmamış bir sistem olsa da işe yarıyor. Özellikle de macro ve masa üstü çekimlerde netliğe bakmak için çok yararlı.
* Örtücü Sesi: 20D’nin berbat bir örtücü – ayna sesi vardı. 40D’de hem ses çok daha az hem de daha güzel. Tabi pratikte tamamen anlamsız da olsa psikolojik olarak önemli : )
* Gövde ve Kullanım: Gövde daha sağlam ve profesyonel duruyor. Menüler de eskisinden daha kullanışlı. Auto ISO özelliği de yararlı. Vizörde iso ayarının görünmesi de çok iyi. 14 bit işlemcinin yarattığı herhangi bir fark göremedim ama bir zararı da yok. Tabi RAW dosyalar artık 12 MB büyüklüğünde… “Toz giderme” sistemi de umarım işe yarayacak : )

Sonuç: Fiyat – özellikler ilişkisi açısından 40D şu an alınabilecek en iyi kamera diyebilirim. 20D’niz varsa ve mutluysanız değiştirdiğinizde önünüzde yeni dünyalar açılmayacak ama mutsuz olmayacağınız da kesin.

Micro Stock

st.jpgSon bir kaç yılın en ilginç (aslında beklenen) gelişmelerinden biri Micro Stock Fotoğrafçılığı : Bu işin öncüsü, 2000 yılında Bruce Livingstone tarafından kurulan Istockphoto adlı şirketti. Şirket öyle ilgi çekti ki 2006’da 50 milyon dolara stok fotoğraf sektörünün devi Gettyimages’a satıldı.

Bu sistemde fotoğraflarınızı bir microstock sitesine upload ediyorsunuz. Eğer uygun görülürse fotoğrafınız satışa konuyor. Her satıştan 30 cent ile 20 dolar arasında değişen miktarlar kazanıyorsunuz (bu yüzden Micro!). İlk bakışta az gibi gelebilir ancak hedef kitle milyonlarca insan olunca bu rakamlar çok çabuk artıyor. Danimarka’dan Yuri Arcur adlı bir vatandaş bu sitelerden ayda 65.000 dolar kazanmayı başarmış biri olarak efsane sayılıyor. Tabi Istock’un başarısından sonra yüzlerce site ortaya çıkmış ama bunların en iyileri (bence) üç tane:

www.istockphoto.com / www.shutterstock.com / www.dreamstime.com

Bu sitelerden para kazanabilirsiniz ama tabi bu işin çok kolay olduğunu düşünmemek gerek. Milyonlarca fotoğraf arasından sıyrılmak için teknik olarak kusursuz kareler üretmek ön şart…

Ben de son dört ayda bu sitelere 200 kadar fotoğraf koydum. Tabi şimdi “Ne kadar kazandın?” diyeceksiniz. Para konuşmak ayıptır bizim memlekette o yüzden şöyle söyleyeyim: EF 24-70 2.8L’im şu an kendini çıkarmış durumda!

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube