Tag Archive for 'Kutu'

Yeni Kısa Film: Kutu (Fragman)

The Box – Trailer from ilker canikligil on Vimeo.

Son kısa filmimi 2007’de çekmiştim. İnsanın yaşı ilerlerken kısa film manasız geliyor. Fonksiyonel olmayan, para kazandırmayacak ve kimsenin de pek umrunda olmayan bir şeyle uğraşmak saçma görünebiliyor. Oysa bu doğru bir bakış değil.

Bu blogu izleyenlerin bildiği gibi üç yıl önce İstanbul Film Akademi‘de başlattığımız atölyelerde katılımcılara tek mekanda geçen, iki oyunculu ve 8 saatte çekilecek filmler yaptırıyoruz. Bugüne kadar 30 kadar film yaptık bu şekilde.

Bu filmlerin hepsinde aslında tekrar “temellere döndüğümü” ve sinemaya ait bir çok meseleyi tekrar düşündüğümü fark ettim. Tabi neredeyse bütün çekimlerde yönetmenlerin işlerine karışmamak için kendimi zor tutuyordum! (Hatta galiba bazen biraz da karişiyordum ama bir atölyede bu kabul edilebilir!)

Sonunda sevgili Veysi’nin de israrıyla bir kaç tane de ben çekmeye karar verdim fakat kendime ayrıcalık yapmadım: Yine tek mekan (IFA’nın platosu), iki oyuncu ve sekiz saat çekim süresi ve yine 5D MK III…

Önce profesyonel bir kamera ve hatta görüntü yönetmeni ile çalışmayı düşündüm ama sonra vaz geçtim. Nedenini uzun anlatmam gerek o yüzden şimdilik geçiyorum.

Kendime yaptığım üç ayrıcalık oldu: Birincisi uzun zamandır sadece tilt shift merceklerle bir şey çekmek istiyordum. Filmin öyküsü buna uygundu o yüzden tüm film elimdeki 17 TS, 24 TS ve 90 TS ile çekildi. İkincisi atölyedeki diğer filmlerden farklı olarak “Kutu”yu Magic Lantern adlı harika yazılım sayesinde RAW çektik. Üçüncüsü de sis makinesi kiralamakti!

Doğrusu yıllardır profesyonel yönetmenlik yapan biri olarak beklemediğim şekilde zorlandım ve bir kere daha anladım ki kendi yazdığın bir şeyi çekmek daha zor ve bir yönetmenin yanında durup “şunu şöyle yapsak” demekle o filmi yönetmek arasında dağlar kadar fark var!

Yukarıda fragmanini izleyeceğiniz Kutu’nun senaryosunu daha önce başka bir katılımcımız (Ali Beke Ceylan) için yazmıştım ve hatta bitmiş filmi burada paylaşmıştım.

Kendi senaryomu tekrar yorumladım kısacası. Tabi bu yeniden yorumlama sırasında epey değişti film. Bu da atölye açısından ilginç bir deneyim oldu: Aynı senaryonun başka yönetmenler tarafından uyarlanması…

Sonuç olarak yıllar sonra yeniden kısa filme dönmüş oldum. Kısa filmin Türkiye’de genelde bir “sinema öğrencisi uğraşı” olduğunu biliyorum ama doğrusu yıllar sonra yeniden “sadece kendi istediğim gibi ve kimseye bir şey beğendirme zorunluluğu olmadan” bir şey çekmek hoşuma gitti.

Hatta o kadar ki hemen ardından bir tane daha çektim! O da yolda…

Müzik ve görsel efektleri her zamanki gibi sevgili dostum Emre Aypar yaptı. Final ses miksini de Barkın Engin. Katılımcılara, bütün IFA ekibine ve Veysi’ye, Nazım’a ve oyuncularım Deniz ve Burcu’ya, Edelkrone ve Otomat‘a teşekkürler.

Yaşasın Kısa Film! 🙂

Sony A7SII ile İki Hafta

Kutu – The Box from istanbul film akademi on Vimeo.

Sony Türkiye sayesinde meşhur A7SII ile 2 hafta oynayabildik. Çoğul konuşuyorum çünkü aynı anda atölye için yukarıdaki kısa filmi de A7SII ile çekme şansımız oldu.

Lafa yine sondan başlarsam A7SII harika bir kamera!

Aletin kağıt üstünde bile iyi olduğu çok açıktı ama yine de Sony’nin bir şeyleri yanlış yapmış olabileceğini düşünüyordum. Bu ufaklığı elimdeki kamera 5D Mk III ile kıyaslamak tabi Canon’a haksızlık sayılır. 5 yıllık bir teknolojiyle bugünü kıyaslamak adil değil ama mesele o kadar da basit değil.

Öncelikle Canon’un daimi sorunu video görüntülerinin yumuşak (soft) olmasıdır. Sony’de bu yok. 4K’nın da desteğiyle görüntü bir Canon’cu için alışılmadık düzeyde keskin. Karşımızda 4K da 100 Mbit çekim yapabilen bir kamera var. Ayrıca isterseniz APS-C olarak da kullanabiliyorsunuz.

Sony’nin bence en iyi taraflarından biri Canon’un yıllardır kaçındığı “algılayıcıdan sabitleme”olanağını sunması. Kameranın form faktörünü beğenmeyen çok insan vardı oysa ben hem tasarımı hem boyutu çok beğendim. LUT koyabilmek, slog çekebilmek, HD’de 120 fps’e çıkabilmek kameranın diğer artıları.

Ayrıca algılayıcı 12MP olduğu için 409 bin ISO’ya kadar zorlanabiliyor. Tabi 409 bin ISO kullanılabilir değil, bir tür şaka aslında ama 25600 ASA’da rahatlıkla bir şeyler çekebilir ve bunları kullanabilirsiniz!

Bir çok yerde pil konusunda şikayetler vardı. Pil gerçekten de çabuk bitiyor fakat Sony beni çok şaşırtan bir şey yapmış: Kamera üzerindeki micro USB yuvasından takacağınız herhangi bir telefon şarj aletiyle çalışabiliyor!

Bunu görünce aklıma hemen “power bank” ler geldi. Elimde Philips’in bir ürünü vardı. Hemen taktım ve evet! Sony kameranız için ek pil almanıza gerek yok!!! (Bu arada bunu sanırım ben fark edene dek Sony Türkiye de bilmiyordu. Sanırım pil satışlarını baltalamamak için hiç bir yerde söylenmiyor ; )

Sadece bu bile bir kamerayı sevmek için yeterli neden olabilir!

Kameranın zayıflıkları yok mu? Var ama az. Menüler biraz karışık, kameranın bir moddan diğerine geçmesi uzun sürüyor, REC tuşu çok garip bir yerde, rolling shutter biraz fazla vs. En önemli eksi garip şekilde vizör. Tabi kamera aynasız olduğu için vizörünüz elektronik oluyor ve bu tatsız bir şey. Yine de 21. yy’da hala ayna diye bir şeyin olması da garip. Ayrıca A7SII bir fotoğraf makinesi de değil bence. 12 MP fotoğraf için çok yetersiz artık.

Bu noktada şunu söylemek gerek: A7SII aslında ne olduğu ve kime seslendiği çok belli olmayan bir alet: Bir video kamera değil ama bir video kameradan çok daha iyi şeyler sunuyor, bir fotoğraf makinesi değil, DSLR değil ama DSLR’dan daha iyi olduğu çok şey var (videoda auto focus gibi)… Yeni kuşak bir aletle karşı karşıyayız.

Bütün bu olumsuzluklar içinde yine de kesin olan A7SII’nin bir teknoloji harikası olduğu gerçeği. İnanılmaz derecede küçük bir gövdede full frame bir algılayıcı! Çok iyi dinamik aralık, algılayıcıdan sabitleme, 4K, 120 fps!!!

Aletin tek ciddi olumsuz yanı fiyatı: 3000 USD’lik gövde fiyatı az değil. Bir teknoloji harikası olsa da 3000 dolarlık bu fiyat Blackmagic’in RAW video çekebilen ciddi kameralarına yaklaşıyor. Bu durumda sadece video çekmek için alacaksanız A7SII elbette lüks bir alet oluyor. Ayrıca fotoğraf da çekmek istiyorsanız yanına A7RII de almanız lazım!

Bunun dışında elbette profesyonel film çekimi için alet çok küçük, LCD’si yetersiz vs vs. Fakat bu küçüklük aynı zamanda büyük bir avantaj.

Lens sorunu da tabi var. Gerçi uygun bir adaptörle EF mercekleri kullanmak mümkün ama adaptörler de ucuz değil.

Sonuç olarak A7SII ile Canon’un 5D MK II ile başlayan DSLR video alanındaki üstünlüğü resmi olarak bitmiş oluyor (Canon buna bir cevap verebilirse duruma yeniden bakarız ama ben Canon’dan pek umutlu değilim)

A7SII yıllardır gördüğüm ilk heyecan verici kamera.

Kısaca kral öldü yaşasın yeni kral!

PS: Yukarıdaki filmi de yeni İstanbul Film Akademi de sürdürdüğüm atölye kapsamında A7SII ile çektik. Atomos Ninja Assasin’i de bu vesile ile tekrar denemiş oldum. Sony ve 4K ile daha iyi sonuç aldık. En azından kurguda mp4 ile uğraşma derdine son vermesi önemli.

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube