Tag Archive for 'yanlışlar'

Sinema Öğrencilerinin İnandığı Garip Şeyler

istanbul film akademi yönetmenlik atölyesi

Cok uzun yıllar sinema okullarında hem öğrenci hem eğitmen olarak vakit geçirmiş biri olarak öğrencilerin filmcilikle ilgili inandığı garip şeyleri görüp dururum. Tabi ne yazık ki bazıları daha gençken benim için de geçerliydi!

1 – XX Kameram olsa acayip filmler çekebilirim: Basitçe yanlış bir fikirdir. Bir kameranızın olması elbette gereklidir (hele bu devirde) fakat kamerasızlık yüzünden çekilememiş veya düşük teknolojili bir kamerayla çekildiği için başarısız olmuş bir film yoktur. Cep telefonunuzla da film çekebilirsiniz ve film iyiyse kimse buna aldırmaz. Oysa yüzbinlerce dolarlık bir kamerayla çektiğiniz kötü bir film kimsenin umrunda olmayacaktır.

2 – Senaryomda parlak bir fikir var, filmim çok iyi olacak / Senaryomda parlak fikir yok filmim kötü olacak. Hayır. Bu konuya daha önce de değinmiştim: Parlak bir fikir iyi bir film demek değildir.

3 – Kes komutundan sonra oyuncuyla konuşmama gerek yok! Tam tersi. Kamera veya başka bir detayla ilgili konuşmadan önce onlarla konuşmanız gerekli. Dramatik bir film yaparken sizin asıl malzemeniz oyunculardır ve bir oyuncu “kes” komutundan sonra kendini son derece tedirgin hisseder ve sizden bir yorum bekler. Böyle bir yorum yerine onları yok sayıp “arkadaki ışık değişti veya mikrofonu gördük” dediğinizde ne hissedeceklerini anlamaya çalışın.

4 – 25 yıldır bu işi yapan birini dinlememe gerek yok, benim fikrim en iyisi! Bu çok kronik bir inançtır. Ne yazık ki bu sadece öğrencilere özgü bir şey de değil. Genel bir “gelişmekte olan ülke” hastalığı. Tabi ki bu sizin filminiz ve kararları siz vermelisiniz ama Lars von Trier veya Quentin Tarantino değilseniz yapmayı düşündüğünüz şeyin yanlış olabileceğini de bir an olsun düşünebilmelisiniz.

5 – Bir konuşma sahnesinde bir oyuncudan diğerine pan yapacağım, harika olacak!  Bu dahiyane uygulamanın sinema tarihinde çok çok az yapılmış olmasının bir nedeni olabilir mi sizce? Böyle bir mizansende kameranın varlığı seyirci tarafından daha fazla hissedilir ayrıca bir oyuncudan diğerine pan yapmaya çalışırken arada gereksiz bir çok şeyi görmek durumunda kalırsınız. Oyuncuların temposunu düşürmeniz veya çok hızlı dönmeniz gerekir vs vs. Dediğim gibi belli bir bağlamda belki iyi uygulanabilir ama temelde “kötü bir fikirdir”.

6 – Herkes filmimi merakla izleyecek. Hayır tam tersi. Aileniz ve arkadaşlarınız dışında kimse filminizi izlemek istemiyor (aslında çoğunlukla onlar bile istemez!) çünkü zaten istedikleri anda izleyebilecekleri sizinkinden “çok daha iyi” yüzbinlerce film var ve onları bile izlemeye vakitleri yok. Neden sizin filminizi iştahla izleyeceklerini düşünüyorsunuz?

7 – Filmim 27 dakika sürebilir sorun yok. Büyük bir yanlış daha. Çoğunlukla kendi filminize tarafsız yaklaşamazsınız. Filminizi başka birine emanet etmeyi bilin.  Böyle birini bulamıyorsanız olabildiği kadar kısaltın, sonra bu süreden de en az yüzde 20 atın. Jenerikleri de kısa tutun.

8 – Ses çok önemli değil. Görüntülerim çok iyi! Hayır. Ses görüntüden daha önemlidir. Zira bazen bir filmin görüntüsünün “kötü” olması o filmin anlatmak istediği şeyle örtüşebilir. Örneğin daha titrek bir kamera veya daha çiğ bir ışık o senaryo için iyi olabilir. Oysa ses her zaman iyi olmalıdır. “Sesi kötü yapalım film daha etkili olur” diye bir fikir olamaz (deneysel bir film dışında)

9 – Ne kadar karmaşık bir şey yaparsam o kadar başarılı olurum. Basit olan hiç bir şeye bulaşmamalıyım. Tam tersi. En iyi şeyler her zaman basit olanlardır.

10 – Kendime engel çıkarmalıyım çünkü ancak şu şu olursa iyi bir film ortaya çıkarabilirim. Bu özellikle en ilgimi çeken inançtır. “Şartları zorlamak” genel olarak doğru bir tavır olsa da sonuç olarak çekilmiş bir film çekilmemişten iyidir! Elinizdeki şartlara göre bir film çekin bu daha akıllıca değil mi?

11 – Filmimin bir mesajı olmasına gerek yok. Bir şey anlatmak çok eski bir düşünce. Ben hayattan bir kesit… Buna söyleyecek söz bile bulamıyorum. Neden bir seyirci hayattan bir kesit izlemek istesin zaten kendisi de her gün onu yaşıyor.

12 – XX yönetmen gibi yapacağım, planlar uzun olacak. 🙂 Siz o değilsiniz. Boşverin başkalarını kendiniz olun.

13 – Gittiğim sinema okulu çok kötü çünkü bitirince yönetmen olamadım. Bu konuda tek suçları bunu size baştan söylememiş olmak olabilir. Dünyada benim bildiğim “öğrencilerini doğrudan yönetmen yapabilen bir sinema okulu” yok. Sizinkinin de öyle olmamasına şaşmamalı.

14 – Filmim bitti ama istediğim gibi olmadı o yüzden hiç bir yere göndermiyorum ve kimseye göstermeyeceğim. Şimdi başka bir film üzerinde çalışıyorum. Bu sefer harika olacak! Hayır. O da istediğiniz gibi olmayacak. Hiç bir zaman hiç bir film tam istediğiniz gibi olmayacak ama bu onları insanlara göstermenizi engellemez.

15 – Filmim bir festivalde ödül alırsa hayatım kurtulur. Yanlış. Dünyada binlerce festival var. Bunların en iyilerinde bile ödül alsanız mutlak bir başarı garantisi değildir. Doğru insanları tanımak, iyi bir çevre oluşturmak ve ikna gücü çok daha önemlidir.

BONUS: Yakın plan almamıza gerek yok seyirci anlar.

Film Sektöründe En Çok Yapılan 10 YanlışFilm Sektöründe En Çok Yapılan 10 Yanlış

Türk film sektöründe israrla yanlış bilinen şeyler vardır. Bunların büyük kısmı yabancı dil sorunundan kaynaklı ve bu konuda kimseyi suçlayamayız. Lütfen bu hatalardan biri size de uyuyorsa komplekse kapılıp bana küfür etmeyiniz. Hata yapmak gayet normaldir. Hatayı kabullenmemek ise psikolojik bir problem:

1 – Steadicam’e Statikem demek ve SteadYcam şeklinde yazmak: Steadicam Cinema Products adlı şirketin (sonradan Tiffen tarafından satın alındı) ürettiği bir marka. Yani özel isim. Bu nedenle Y ile yazılmıyor ve “Statikem” diye de okunmuyor. “Steadicam” olarak yazılması ve “Stedikem” diye telaffuz edilmesi gerekir. Ne yazık ki bir çok uzun metraj filmin jeneriğinde “Steadycam” yazıldığını görüyorum.

2 – Fransızca “Mise au Point” terimini Mezzopan diye okumak: “Miz o puen” diye okunur ama bunun yerine Fransızca’ya hiç bulaşmayıp “netlik çekmek” desek daha iyi bir iş yapmış oluruz.

3 – Filmlerin sonuna “Senaryo ve Yönetmen Hasan Mercan” yazmak: Bu aslında bir dil yanlışı bana göre. “Senaryo ve Yönetmen Hasan Mercan” denince Hasan Mercan kendisi senaryo oluyor. Senarist ve Yönetmen denebilir ama o da garip, senaryo yönetim olabilir belki…

4 – Portable kelimesini Porteybl şeklinde okumak: Evet Ingilizce bu açıdan garip bir dil. “Table” yazılınca “teybl” diye okunuyorsa “Portable” yazılınca da “Porteybl” okunur diye düşünebilirsiniz ama öyle değil: “Portıbl!” Tabi daha iyisi “taşınabilir” demek.

5 – Plan/Sahne/Sekans ayrımını doğru yapamamak: Sahneler planlardan, sekanslar sahnelerden oluşur. Sahne zaman ve mekan birliği gösterir. Sekans ise anlam birliği yaratacak şekilde bir çok sahnenin bir araya gelmesiyle oluşur (kaçma kovalamaca sekansı gibi)

6 – Betacam’i Betakam diye okumak: Yoruma gerek yok herhalde. Betakem okunur.

7 – Aks Çizgisi Kuralını tamamen yanlış anlamak: Bu yüzden kavrulup giden çok reji ekibi ve yönetmen olmuştur. Yönetmen bir şey yapmaya çalışır, reji ekibi direnir: “Kamerayı oraya  koyamayız!”. Bunu burada açıklamaya üşendim ama genelde yanlış biliniyor ne yazık ki. Özetle kamerayı her yere koyabilirsiniz önemli olan ekranda ne göründüğüdür.

8 – Fresnel Mercekli Lambaya “FreZnel” demek: Hayız S okunmayacak. Doğru okunuş “Frenel” zira adam Fransız. Ah bu Fransızlar!

9 – Field Sırası Meselesini Bir Türlü Çözememek: Televizyonda field sırası ters dönmüş bir sürü iş görüyorum. Öyle oynuyorlar. Kimse de bir şey demiyor herhalde. Pes diyorum. Her format için bu ayarı doğru yapmak gerekiyor ve ne yazık ki hepsi için ayrı.

10 – “Kameraman”ı “Görüntü Yönetmeni”nden “Yönetmen Yardımcı”sını “Yardımcı Yönetmen” den değersiz Saymak: Ben bunları hiç anlamadığım için yorum yapmam da zor. Bence hepsi aynı şey zaten biri nasıl diğerinden kıymetli olur ki?

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube