Archive for the 'Genel' Category

Page 5 of 15

PS3 MovePS3 Move

Sony’nin uzun süredir üzerinde konuştuğu yeni PS3 hareket kontrol sistemi satışa çıktı.

“Move” bildiğiniz Wii teknolojisini PS3’e getiriyor. Ancak Move’un kullandığı teknoloji Wii’ninkinden bir farkla üstün: Aletin ucunda bir top var ve bu topun içinde de renk değiştirebilen LED ışıklar var.

PS3’ün kamerası Eye ile birlikte çalışan bu sistem sayesinde PS3 Wii den farklı olarak kumandanın pozisyonunu da sürekli hesaplıyor (yani real time tracking yapıyor). Move böylece 1:1 hareket kontrolü sağlıyor. Bunun sonucu olarak Sony Move’u “dünyanın en hassas hareket kontrol sistemi” olarak pazarlıyor. Tabi hedef doğrudan Wii.

Bence çok geç kalmış bir girişim olsa da oynayalım görelim diyorum : ) Bakalım bugüne kadar 38 milyon PS3 satmış olan Sony bu atakla satışlarını ne kadar arttırabilecek.

Alet bugünlerde Türkiye’ye de gelmiş olmalı. Başlangıç paket fiyatı yaklaşık 100 USD.
Ayrıntı şurada.

IBC 2010IBC 2010

Osman Siewertsen IBC 2010 ile ilgili izlenimlerini bizimle paylaşmak istedi. Kendisine teşekkür ediyor ve yazıyı aşağıya ekliyorum.

Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Amsterdam??da hostellerde dahi yer bırakmayan, dünyanın en önemli sektör fuarlarından biri olan ibc2010 izlenimlerimi ilker??in sitesinde paylaşmak benim için bir zevk.

Açıkçası 2006 yılından bu yana Ibc??yi zaman bulup bir türlü ziyaret edememiştim. Yağmurlu bir akşamüstü Amsterdam’a ulaştıktan sonra ertesi sabah büyük bir sabırsızlıkla RAI exhibition center??a attım kendimi.

Continue reading ‘IBC 2010IBC 2010

4.2 Saniye4.2 Saniye

Bu harika fotoğrafı izlediğim şu blog dan aldım. Grafik, kompozisyon, ışık vs gibi estetik açılardan bir değeri olmasa da hem tarihi olarak hem de “photo-journalism” açısından müthiş bir kare olduğunu düşünüyorum. Kerem’in yüzündeki ifadeye dikkat 🙂

PS: Takip etmeyenler için fotoğrafta Kerem Tunçeri oyunun bitimine saliseler kala Türk Milli Basketbol takımını Sırbistan karşısında 2010 FIBA Dünya Kupası finaline taşıyan sayıyı yapıyor.

Dünyanın En Büyük Algılayıcısı

Canon dün dünyanın en büyük algılayıcısını geliştirdiğini duyurdu.

35 mm tam boy bir algılayıcıdan 40 kat fazla alana sahip olan CMOS aynı zamanda 60 fps video da çekebiliyor!

Canon’un basın bülteninden öğrendiğimize göre 202*205 mm boyutlarındaki bu dev algılayıcı 0.3 lux ışıkta (Kabaca Ay ışığıyla aydınlanan bir gecede gördüğümüzün yarısı kadar) temiz görüntü üretebiliyor. Bu da örneğin 5D MK II deki algılayıcının 100’de biri kadar ışık ihtiyacı demek oluyor! Yukarıdaki resim 5D’nin algılayıcısı ile yeni geliştirilen dev algılayıcıyı kıyaslıyor.

Canon geçen hafta da 120 MP lik bir algılayıcı geliştirdiğini duyurmuştu.

PS: Ben bu tür haberleri girince mutlaka birileri çıkıp “Bırakın bunları efendiler, senaryonuz var mı ondan haber verin” gibi şeyler yazıyor. Ahmaklığın lüzumu yok diyeceğim ama anladığım kadarıyla ahmaklık etmeden duramıyor bazı insanlar…

Sony’den SLT: Alpha 55

Uzun yıllardır konuşulan bir şey sonunda gerçek oldu: Sony’nin yeni fotoğraf makinesi Alpha 55 SLT (Single Lens Translucent) teknolojisini kullanıyor.

SLT kameralar bildiğimiz DSLR’lardan farklı olarak geçirgen ve sabit bir ayna kullanıyorlar. Ayna ışığın büyük kısmını algılayıcıya yolluyor. Küçük bir kısmını da AF (autofocus) algılayıcısına yolluyor.

Böylece sürekli Live View kullanabiliyorsunuz ve aynı anda hızlı bir auto focus desteği alabiliyorsunuz. Video çekerken de bu destek sürüyor. Buna ek olarak aynanın kalkıp inmesi gibi bir teknik problem olmadığı için saniyede 10 kare gibi hızlara çıkabiliyorsunuz.

Tabi bu durum yüzde 30’luk bir ışık kaybına neden oluyor ve ayrıca optik bakacınız olmuyor (eh her şeyin bir bedeli var elbette)

Bu devrimci girişimle tamamen aynasız ve büyük algılayıcılı NEX3 ve 5′ ten sonra Sony şimdi de hem aynalı hem hızlı auto focus yapabilen başka bir seri yaratmış oluyor.

Alpha 55 1080p video da çekebiliyor ama tabi şimdilik sadece 29.97 fps hızında : ) Bu Japon firmaları ne zaman PAL diye bir şeyi kabul edecek merak ediyorum.

Ayrıntı şurada.

Nolan Yeni Kubrick mi?Nolan Yeni Kubrick mi?

Bu tür karşılaştırmalar her zaman çok sevilir.

Messi mi büyük Maradona mı? sorusundan çok farklı olmamakla birlikte “Inception” un çıkışıyla yabancı sitelerde Nolan’ın yeni Kubrick olduğu (veya olmadığı) ile ilgili bir sürü yazı çıkmaya başladı.

İki yönetmen arasında benzerlikler yok değil. Bunların en önemlisi ikisinin de büyük güce kavuşmuş olmaları ve filmlerinin üzerinde tam kontrol sağlayabilmeleri (ki bu Hollywood için neredeyse imkansız sayılabilecek bir iş)

Nolan artık Hollywood “elitinin” içinde garanti bir yer edindi ve belli ki daha da büyük filmlerle yoluna devam edecek. Kalkıp Nolan’a kötü diyecek değilim. Nolan’a kötü diyen bence çarpılır! 🙂

Yine de bence Nolan henüz Kubrick değil.

Zira Kubrick’i çok biricik yapan bir şey vardı: Anlattığı hikayeleri başka hiç kimsenin anlatmayacağı gibi anlatması. Sinefil değilim ama herhangi bir öyküyü sinema diliyle anlatan hiç kimsenin Kubrick’in yanına bile yaklaştığını görmedim. Bu “Kubrick harika anlatıyordu diğerleri kötü” demek değil ama Kubrick gerçekten başka türlü anlatıyordu.

Shining’i düşünün. Başka bir yönetmenin elinde sıradan bir filme dönüşebilirdi. Hemen her filminde bunu görmek mümkün.

Bence Nolan “henüz” Kubrick kadar cesur ve özgün değil. Yukarıda da dediğim gibi tabi ki çok iyi bir yönetmen ama yine de Kubrick ayarında değil.

“Inception” iyi bir film ama Kubrick tarafından çekilse ne olurdu?

Nolan filmi aksiyona boğuyor. Bunu iyi de yapıyor ama bunu yaparken bence aslında “Summer Blockbuster” yapan bir yönetmenin çaresizliğiyle yapıyor. Kubrick aynı şeyi yapar mıydı? Yoksa beklentilere hiç prim vermeyip çok garip bir film mi yapardı?

Bence işi aksiyona dökmezdi.

Peki bundan sonra Nolan yeni Kubrick olur mu? Sanmıyorum.

Tabi butun yazdıklarım spekulasyon ve bu sorunun cevabını ancak zaman verecek. O zaman gelene kadar şuradaki yazıyı da okuyabilirsiniz.

CMOS ile Yapamayacaklarınız…What You Can’t Do with CMOS…

Lightning and Cmos from ilker canikligil on Vimeo.

CMOS algılayıcı kullanan bir kamera ile ne yazık ki şimşek videoları çekemiyorsunuz. Şekilde görüldüğü gibi bu tür kameralar bu durumda saçmalıyor. Örnekteki kamera 5D MK II

Nedeni tabi ki tarama sistemi: CMOS algılayıcılar her bir pikseli sırayla okudukları için sürekli yukarıdan aşağı bir hareket var. Bilindiği gibi Jello etkisi denen olgunun da nedeni aynı.

Sanırım birileri bir gun buna bir çare bulacak. O zamana kadar şimşekleri “post” sırasında koyacaksınız 🙂

Lightning and Cmos from ilker canikligil on Vimeo.

You can’t shoot Lightning videos on CMOS based camera systems. The reason is obvious: CMOS systems read pixels one by one. This also causes the infamous “Jello Effect”

I am sure some day someone will solve this problem. Until then we will have to replace Lighning Effects during post production.

3D Sinema Hakkında

Bu sıralar sık sık “3D ile sinema nasıl değişecek?” şeklinde konuşmalara şahit oluyorum. Bir grup insan sinemanın 3D ile tamamen değişeceğini ve bunun büyük bir devrim olduğunu düşünüyor. Hatta “3D sinema için bence önemsiz bir şeydir” dediğimde eski bir öğrencim “taş kafalı olmuşsun hocam” deyiverdi  🙂

“Taş kafalı” mıyım bilmiyorum ama bence 3D sinema için gerçekten önemsiz bir gelişme. Hatta gelişme mi ona bile emin değilim. 70lerde de böyle bir “3 buutlu” (nedense o zaman böyle denirdi!) film patlaması olmuş ama o furya başladığı gibi hızla bitmişti. Tamam bugünkü teknoloji tabi ki daha iyi ama yine de bu haliyle 3D sinemanın “harika bir deneyim” olduğunu iddia edenleri anlamıyorum.

Aslında itirazım çok temel bir noktadan geliyor: Sanatın amacı nedir? Gerçeği en iyi şekilde kopyaladığımızda en iyi sanatı mı üretmiş oluruz? Rembrandt’ın resimleri 3 boyutlu olsalar daha mı iyi olacaklardı? Ya da tamamen 2 boyutlu portreler (perspektifi de redderek) üreten Picasso, Rembrandt’tan daha mı değersizdir?

Bu soruları çoğaltmak mümkün ama cevapları bence açık: Sanatsal üretimin amacı “gerçeğe yaklaşmak” değil onu yorumlamak ve dönüştürmektir. Bir eserin başarısı bize 3 boyutlu, 2 boyutlu, renkli, siyah beyaz, yüksek çözünürlükte veya VHS kalitesinde sunulmasıyla artmaz veya azalmaz.

Örneğin Godfather gibi bir filmin 3D olmasının gereği ve anlamı yoktur.

Bütün iletişimciler gibi meseleyi Marshall Mcluhan‘a bağlarsak (“Medium IS the message”) 3D ancak eğlence sineması için uygundur diyebiliriz çünkü size anlık bir sansasyon yaşatır, kaydıraktan kaymak gibi, dönme dolaba binmek gibidir ama iner inmez etkisi geçer.

Bu bağlamda Avatar’ı bir başyapıt olarak görenler de var. Bana göre inanılmaz derecede sıkıcı bir film. Arkasında muazzam bir teknoloji ve akıllı bir yönetmen olduğunu kabul etsek de filmin metninin epey çocukça olduğunu da inkar edemeyiz diye düşünüyorum. Ayrıca 3D fimleri izlemek son derece yorucu ve bir pencereden bakmak gibi. Eğer 3 boyut bu kadar önemliyse o zaman hep beraber sürekli tiyatroya gidelim. O çıktığı günden bu yana gerçekten 3 boyutlu ne de olsa!

Filme DönüşFilme Dönüş

2010 başından beri reklam filmlerini 16 mm veya 35 mm çekiyorum.

Geçenlerde sevgili yeğenim Kuzey’in fotoğrafını çekmek istedik ve babam benim emektar EOS 650’yi çıkarıverdi. Bir kaç kare çektim ve şaşkınlığa düştüm: Her deklanşöre basıştan sonra gözümü vizörden çekip LCD’ye bakmaya çalışıyordum! Tabi LCD falan yoktu. Bu olay kontrolüm dışında bir kaç defa tekrarlandı hatta sinirlendim kendime…

Aradan bir kaç gün geçti. Babam yandaki kareyi yolladı. Negatifi yıkattığı yer aynı zamanda scan edip CD vermiş.

Doğal olarak son bir yıldır Kuzey’in bir sürü fotoğrafını çektim (zaten yanda da bunlardan örnekler var). Teknolojiyi seviyorum ve yeni çıkan her şeyi denemeye de pek hevesliyim ama yine de şunu açıkça söylemek gerek: Film farklı.

“Film daha iyi” demiyorum. Sadece “farklı” ve bu da güzel bir şey. Oysa fanatiklik kötü bir şey. Dijital fanatikleri de, film fanatikleri de canımı sıkıyor açıkçası.

Film reklam sinema sektörlerinde bir RED ve dijital çılgınlığı yaşandığı şu günlerde (biraz da gıcıklığına tabi) diyorum ki: Şimdi filme dönmenin tam zamanıdır! 🙂

Sony NEXSony NEX

Sony sonunda uyanmış ve balığa gitmeye karar vermiş!

Epeydir dedikodusu yapılan NEX3 ve NEX5 bugün açıklandı. Belli ki bunlar doğrudan Olympus PEN ve Pana GF1 gibi aynasız kameralara rakip olarak çıkmış. Algılayıcıları Micro 4:3 ten büyük. Özellikler de iyi görünüyor fakat gövde mercek uyumu bir felaket! Küçük bir gövdede mercekler çok iri duruyor.

Bunun yanı sıra Sony’nin aynı sistemde bir de video kamera çıkaracağı duyuruldu.

Seçenekler çoğalıyor. Kafalar daha da karışacak demek ki…

House ve 5DHouse ve 5D

Şuradan öğrendiğimize göre House’un 6. sezon finali tamamen 5D Mk II ile çekilmiş. Yazıda yönetmenin kamerayla ilgili yorumları da var. Son zamanlarda bu tür çıkışlar arttı. Yakında daha da fazla filmin HDSLR larla çekildiğini göreceğiz.

Peki HDSLR la bir şey çekmek geçici bir moda mı? Sanmıyorum. Tabi bir miktar “trendy olma” tarafı var. Yani “Aman herkes çekiyor biz de hemen bu aletlerle bir şey çekelim” hevesi yok değil ama sonuçta bu kameraların sunduğu inanılmaz bir avantaj var.

Jim Jannard RED forumlarında “…satır atlıyorlar ama!” diye çocuklaşsa da (bu blogda da vardı öyle bir karakter geçen ay) ne yazık ki herkesin kabul etmesi gereken basit gerçek şu: Bir HDSLR ile yapabileceklerinizi konvansiyonel bir kamerayla asla yapamazsınız. HDSLR lar yapıları itibariyle çok hafifler ve bu da azımsanacak bir durum değil. Satır da atlasalar verdikleri sonuçlar da gayet iyi görünüyor ve bu da yeterli.

Uygun projede kullanılırsa HDSLR larla daha çok işler yapılır.

“House” un Amerika’daki yayını 17 Mayıs’ta.

Şuradan öğrendiğimize göre House’un 6. sezon finali tamamen 5D mk II ile çekilmiş.

Herkes YalnızHerkes Yalnız

Herkes Yalnız Kaan Tariman from ilker canikligil on Vimeo.

 

Esasen Makina‘nın bir projesi olsa bile ucundan bulaştığım bir klip olan “Herkes Yalniz” teknolojik olarak ilginc bir kombinasyon içeriyor: İstiklal’deki görüntü EOS 7D ve Glidecam ile 720p ve 50fps çekildi (sonradan 100fps e yükseltildi). Öndeki görüntü ise RED ile çekildi. Motion Control’un beni taklit edişini izlemek garipti… Ucuz teknolojiyle aşırı pahalı teknolojinin bir buluşması 🙂

Şuradan izlenebilir.

Social Media

Visit Us On TwitterVisit Us On Youtube